2 Aralık 2011 Cuma

Mesnevî, Gadamer ve "Sokratik Diyalog"




Mevlânada soru cevap diyalektiği Gadamer'in anlayışıyla örtüşür. Soru, talep, karşı tarafın bir söyleyeceğinin olduğuna açıklık, anlamanın anlaşma oluşu, söylemenin bir ufuk genişlemesi hareketi oluşuna Mevlânanın soru cevap diyalektiği anlayışı açıktır.

Habermas Gadamer tratışmasında önemli bir yer tutan, praxis ve fronesis üzerine bir tartışma anlamına da gelen "başkalarından öğreneceğim var, başkasının bana söyleyebileceği bir şey var" diyerek karşı tarafa söyleyeceğinin otoritesi dispozisyonunu yükleyen anlayış ile "başkasının (da) benden öğreneceği şeyler var" vurgusunun aydınlatıcı öznesinin otoriteyi reddeden anlayışı arasındaki tartışmada Mevlâna ilk tavrı destekliyor.

Aydınlanmanın otorite reddi antiotoriter bir tavır oluşturamıyor, karşı tarafın ufku, söyleyeceği Habermasda daha karmaşık ve yetkin bir formülasyonla da olsa aydınlatıcı ufukla buluşamıyor.

Otorite ile bazan tasavvuftaki mürşid/irşad kavramı buluşturulsa da doğru değil. Buradaki otorite bildiğini söyleyenin, dinlediğimizin konusuna hakim olsuğunu düşünmemiz, bir metnin bize bir diyeceği, sunacağı hakikat olduğunu düşünmemiz. Habermasdaki insanın söylediği kasdettiği, kasdettiğini söylediği ile ilgili metodlojik ütopik önkabul ile alakalı değil bu. O da önemli ve reddedilebilir, yani reddedilmesi gerekien bir önkabul değil.

Anlama çabasında ufkumuzu karşımızdaki ufka açıyoruz. Bir ufuk buluşması ile karşı karşıya kalıyoruz. Karşı tarafın yanılması dahi söylediğinin otoritesi olmasını, bir diyeceğinin olmasını etkilemez kanaatindeyim.

(Bir sonraki not: Aydınlanmanın dışladığı, dışlamadığında kenara çektiği "tecrübe" Mevlanada da bir tecrübeye açıklık, olgunlaşmaya açıklık işi. Fani insanın hem hayat içinde tecrübe edinebilirliği, hem de tecrübenin gelecek için kesinliği olan tahminler sunamaması...)