23 Ağustos 2009 Pazar

Mehmet Emin Holat ve Semazen Üzerine


Semazen bir kültür kurumudur. Asitanedir.

Semazenle kopyeleri özel arşivlerde kalmış eserlere ulaşabildik, fotokopi takas edebildik, nota bulabildik, yorumları birbirleriyle yarıştırabildik. Kuru iddia ile, tafra ile, safra ile hakikî olanı, hakikat iddiası olanı ayırt edebilme imkânını kazandık.

Mehmet Emin Bey Semazenin kapı açanı, hakikate geçmişin tortusunu açanı oldu. Kimin hangi nota, kitaba ihtiyacı varsa aradı buldu. Yetişmeye çalıştı, çırpındı.

Büyümeyi, yayılmayı hakikî olmaya tercih eden zihniyet neye vakıf olabilir ki? Binalar restore edilirken, paralar tartışılırken, bazan bir kümes için bile insanlar birbirlerine girerken, Semazen kapanmak üzere ve kimseden çıt çıkmıyor.

İnsanlar yarım yamalak yorumladıkları el yazmalarıyla, insanlar soylarıyla boylarıyla, insanlar ezberleriyle, insanlar sahip olduklarını iddia ettikleri geniş ufuklarıyla ve ukalâlıklarıyla ortalarda dolaşırken Mehmet Emin Bey şimdi ne yapıyor, hangi sorunu çözmeye çalışıyor, kimbilir?

Bir insanın ailesine, çevresine, çocuklarına sorumluluğu ile toplumsal sorumluluğu arasındaki bağı geriyoruz. Yalnız bırakarak, satarak, sırt dönerek, hava atarak. Hep bunu yapmadık mı? Ne zaman karşılıksızca bir insana destek verdik, omuz verdik? Ne zaman bizim savunduğumuzu savunmayan bir insanın yanında olduk? (Ne zaman savunduğumuzu savunan bir insanın yanında olduk ki?)

Ömrüm boyunca parayı pulu, şanı şöhreti önemsemedim. Başkalarının söz hakkı için her daim varımı yokumu riske attım. Bugün düşünceye, insanlığa verdiğim emek için utanıyorum. Onca ihmali hakkanî ve hakikatli bulamıyorum, bir Semazeni bile ayakta tutamamanın makamından.

Zengin mi olmamız gerekiyordu? İnsanların yanında olabilmek, doğru iş yapanı destekleyebilmek için?

İnsanları, çalışmayı, çalışanları, geceyi, gündüzü, halkı, halkları, dilleri, ülkeleri, bilimleri, kültürleri öğrenebilmek için yollara döküldük. Aşkı, suyu, hakikati, anlayışı aradık. En çok da bize ihtiyaç olduğunu söyleyenlerin kapısında ağaç olduk. Sadece Mehmet Emin Bey gibiler sevinçle bizi bekledi.

Uluslararası Mevlânâ Yılından kimler rant sağlamadı ki? Şehirler. Kurumlar. Çevreler. Cemaatler. Bir borçlu çıkan, gelip geçeni karşılayan, ağırlayan, bir ihtiyacı olanın peşinden koşturan Mehmet Emin Bey gibiler oldu.

Beni gizli kütüphaneler, okunmamış kitaplar, tafracılar, safracılar ilgilendirmiyor. Beni insan, insanlık ilgilendiriyor. Onlarda, bir halk olduğumuzu okuyorum. Onlarda dayanışmayı ve insanlığı okuyorum. Onlarda kardeşliği okuyorum.

Soy sop, soyum sopum, bilgim, imkanlarım, boy pos, boyum posum beni ilgilendirmiyor. İnsanda insanlık okunması gerek. İnsanın insanı okuması gerek. İnsana, insanlık mirasını taşıyana şahitlik etmek gerek.

Ben Mehmet Emin Holat'ın olası tüm dünyalarda kefili ve dostuyum. Onun borcu harcı, yükümlülükleri, verdiği söz, insanlığın ona borcu harcıdır, yükümlülüğüdür, sözüdür.

İnsanlık mirasımız kitaplarda değildir, yani kitaplarda uykuda değildir, Mehmet Emin Beylerin sırtlarındadır, omuzlarındadır.

Mevlânâların, Şemslerin, Cüneydlerin torunları, mirasçıları onların dertleriyle, tasalarıyla yaşayanlarındır. Havass onlardır. Sadık onlardır. İnsan onlardır.

Biz hikayeyiz. Ama bu hikayedeyiz de.

Halkın, emektarların, insanların omzuna basmadan, onların omuzlarında yükselen inceliklerin sahibi gibi davranmadan yaşamanın hayathikayesini bakalım yaşayayazabilecek miyiz?

Tek hakiki mevlevihaneyi, yani ilerde mevlevihaneleri mevlevihane yapabilecek, eleştirel bir alışverişin kalelerinden birisi olacak bir kurumu ona kol kanat geren insanların elinden alıyoruz.

Başkalarını, başka dönemleri eleştiriden geçirme, kendini unutarak, kendi yaptıklarını unutarak olacaksa sadece ve sadece sahtekarlık ve iki yüzlülüktür. Olduğu gibi görünmemektir.

Gönlüm istiyor ki, Mehmet Emin Holat sitesine devam edebilsin, borcunu harcını borcumuz harcımız bilelim ve benim gibiler de Semazen'in yazarlarını eleştirmeye devam ederek kenardan geçsinler.

Yalılarda köşklerde değil, insanların kalbinde, aşkında, alınterinde, yani gerçek derinliğinde konuşulur insanlık ve insaniyet işleri. Mehmet Emin Bey insanlık makamında yerini kazanmıştır. Hayırlı ola!

Darısı biz kalın derilileredir.

Aşksızlığa her daim itirazla, Efendim

11 Ağustos 2009 Salı

Nasıl Semazen Olunur?

"Nasıl İnsan Olunur?" diye bir soru sorsam, nasıl cevap verirsiniz?

İnsan, düşe kalka insan olur, cevabını alsa da, bulsa da, arasa da, aramasa da.

Oluştan, olgunlaşmadan kopmuş bir semazenlik, gösteri semazenliği olur diye düşünmemizde büyük sakıncalar yok. Ancak, hakikatlilikle yapılmış her şey bizi gerçekliğimizin hakikatine pişirir de, bunu unutmadan.

Önce hayatı, hayatımızı, insanı, insanlığımızı ciddiye almamız, bildiklerimizi ezberden çıkarıp, yanılsamasızlığın yanılabilirliğine taşımamız lazım. Yani, ezberi, tekrarı bırakıp ezberlediğimiz şeylerin hakikatine yönelmemiz lazım. Olmak, oluşmak, birlikte oluş içinde.

"Yeni şey söylemek lazım" eskinin, bilinenin, kuralların, ilkelerin, buyrukların unutulması değil. Durduğumuz yere uygulanması, anlaşılması, hayata geçirilmesi ile alakalı.

Semazen oluş, Oluş'tan koparılırsa, Şems'i, Mevlana'yı yakalayan hakikati yakalama, ya da ona yakalanma arayışı kalmaz.

Anlam'a değil, ikonaya yüzümüzü çevirmiş oluruz.

Soru "bir ayrıntı olarak semazenlik" ise, cevap yaklaşık olarak bu, Efendim.