15 Eylül 2013 Pazar

Aliyi Öldüren Hançerle Hamza'nın Kılıcını Ayırd Edebilmek


Aliyi öldüren hançerle Hamza'nın kılıcını ayırd edebilmek de gündelik düşünceye sinmiş felsefî duruşu ister: Her hangi bir sistematiğiyle değil de kavramıyla konuşmayı, kavramını bulmayı, bağlamını ayırd etmeyi yerine getirebiliş olarak.

Ali'ye yönelen hançer bir katilin elinde. Hamzanın kılıcı bir delikanlın, mert insanın elinde. Aliye inen hançer inmeye kararlı. Hamza'nın kılıcı ise uğruna can vereceği duruşunun önünde değil.

Hamza soracak: "Bunu sen mi dedin, bunu mu dedin, bunu nasıl dersin?". Ve cevabını bekleyecek: "Evet, ben dedim Yâ Hamzâ!", "Dediğim şu idi ya Hamza!", "Öyle de diyebilirdim ya Hamzâ!"

Hamza orada haysiyet meselesi takipçisi. Ancak savunduğu ister gelenek, ister görenek, ister başka bir şey olsun Hakikatin, meselenin hakikatinin önünde değil. Cevabını alacak. Sorusunu soracak. Gerekçesini bekleyecek.

Elindeki kılıç söylediğini kast edişin, kast ettiğini söyleyişin en uç sembolü. İnandığı, doğru bildiği için hayatını verebilecek olanın; en sevdiği inanlara dahi tavır alabilişin kılıcı.

Fütüvvetin kökenleri mertlikte, yiğitlikte yani söylediğini kast eden kast ettiğini söyleyişte.  Bunu hayatıyla ortaya koyuş kimsenin kimseye inanamadığı, dünyaların ayıştığı bir dönemin ekstremitesi.

Kılıç, iki tarafı da keskin bir kılıç. Kendi yanlışına da çekilmiş bir kılıç. İkna oluş, hakikate boyun eğiş. Kan akıtma derdi değil, hakikat peşinde hayatını ortaya koyma hali.

Kılıç zaten savaş halinde bulunuşun da bir ifadesi. Sözün, gerekçelemenin, soru-cevap diyalektiğinin gölgesinde kalacak olan kılıç adalete, düşünceye, hakikat iddialarına boyun eğmiş bir kılıç.

Hamza meclise bir katil olarak dalmıyor. Bir delikanlı, sözünün eri, adabın savunucusu olarak dalıyor. Meclisin retoriği ile kendi retoriği arasında bir uçurum yok, hatta aynı dilin aynı üslubun savunucusular. O bir adabın eski halinin, karşısındakiler ise yeni bir şey söyleyen ancak insanlık tarihi kadar eski olanın sözcüleri.

Olup biteceğe boyun eğiş burada ön planda değil. Ön planda olan karşısındakinin hakikatliliğine güven.  Karşındakinin hakikat derdinin oluşuna güven bir tarafa kılıç çektirmiyor, öbür tarafa kılıç indirtiyor.