17 Aralık 2011 Cumartesi

Cehennemi Bu Dünyada Kurmaya Kalkışanları Gördükten Sonra!

Tasavvuf başkalarını gözetleme ve izleme değil, kendini gözetleme, izleme, hayatını sorumluluğuyla buluşturma sanatıdır, eğer bir gözleyici, izleyici sanat olarak göreceksek.

Rind hep verecekli olan taraftır. Alacağı yoktur. Yaptığının ödül olarak bir karşılığı yoktur. Hayat sevincinin, tutumunun, anlayışının eseridir yaptığı.

Yaptığını hep daha iyi yapabilişler içerisinde bir sorumluluk terbiyesi olarak görür insan. Eksik yerine getirmelerden, aklı sonradan başına gelmelerden kaçınamayacağını gördüğü halde daha iyisini yapma çabasından kaçınmadığında şenliği başlar insanın. Kusurunu kabullenmesi, yarımlığını, eksikliğini kabullenmesi içinde bir sorumluluktur, olgunlaşmadır, mükemmeliyet arayışıdır rindin insanlık arayışı.

Hangi yüzle hakkın divanına çıkacağını düşüne düşüne insanlığının sınırlılığını keşfeder, kavrar, kibiriyle alay eder, insanlıktan, sınırlarından, faniliğinden hoşnut kalarak kendisini değiştirir, öğrenir: Ne yapacağını bulmuşluk değildir bu, ne olduğunu bulur gibi olmuşluktandır.

Rind, görüldüğünü görür. Yani kabul eder. Gizlisi saklısı yoktur. Gizlisi Saklısının Olmadığına ortak koşana, ortak düşene muhabbeti yoktur sadece. Rind, saklamaz, saklanmaz ama, tecessüse de meze edilmeye muhabbet duymaz.

İnsanın hesap vereceği divanı bu dünyada kuranlar cehennemi bu dünyada kurmaya kalkanlardır.

Bu dünyada Şeddat cenneti kurmaya kalktı. İrem bağlarını tufan aldı. Sivas Katliamında yazmıştım yıllar önce, tekrarlayayım, Kerbelâ da aklımızda olarak: Bu dünyada cennet kurmak çabaları naif ve iyi niyetli ütopyalarmış meğer, cehennemi bu dünyada kurmaya kalkışanları gördükten sonra!

Ey insan! İzleme, gözetleme ve teşhire meşruiyet biçme imkanları çok sınırlıdır. Ahlak tek yanlı eyleme olduğundan (karşı taraf cevap versin vermesin ahlaklı davranmak olduğundan!)  ahlaki meşruiyeti kesinlikle yoktur. Hukukî meşruiyet ise herkesin kabul ettiği ve herkese eşit derecede işleyen ve işletilen bir hukukta sınırlı bir anlamda söz konusu olabilir. Kullanan, intikam alan değil gece karanlığı gibi insanın iyiye doğru değişim hakkını ayakta tutabilen bir hukukta.

Öldürmeyenin güçlendirip olgunlaştırması da yapılanı meşru kılmaz. Zulme uğrayanın tesellisi, zalime gerekçe olmaz: Bu da bizim hukukimsi argümentasyonu gerçek argümandan ayırmak için önereceğimiz normatif  ölçütlerden birisi olsun!

Teşhir temelli ya da temelsiz de olsa hak ve hukukun önüne geçirildiğinde nesnesini mazlumlaştırır, öznesini zalimleştirir.

Dünyada her canlı ölümlü mazlumlardan olmayı tadmaya heveslenmeyebilir. Zalim olmaya heveslenmek dünyadan elinden geleni yaparak yarım ömrü tamamlayamayacağına emin oluştan değilse de zahmetsizlik ve çilesizlik talebindendir.

Döke saça, eksik ama elinden geleni yapmaya çırpınmış insanın günahkâr huzuru  vicdanı kin mantığıyla boğmuş cennet garantili, kendisini günahsız ilan etmiş rüyadan ve riyadan daha uyanıktır.

Gözetlemeyin, izlemeyin, dinlemeyin, peşinen yargılamayın. Haklı dahi olsanız, haklılığınızı kaybedersiniz Ey Talip!

Verdiği sözü inkâr eden insan olmaktan daha büyük bir zulüm yok özümüze/varlığımıza karşı!