17 Nisan 2010 Cumartesi

Mesnevî ve Felsefe

Sevgi "bilgi işidir". Bilgi, olmuş bitmişin malûmatlılığı değil de oluşmanın, olgunlaşmanın, kulak vermenin, tevazunun ve hayatın açıktalığının ifadesi ise.

Olmuş bitmiş bir teoriye, ezbere, hazır anlayışa geleceği okutarak, geleceği bilerek, kestirerek değil de eyleyerek, yanılarak,çile çekerek, çırpınarak, çaresiz kalarak burnumuz sürtülerek anladığımız kavradığımız genişlettiğimiz bir teoriden, hukuktan bahsettiğimizde, tecrübeyi gelecek için yeterlilik olarak görmediğimizde bir başka düşünce geleneğine de atıfta bulunuyoruz.

Praksis, fronesis gibi kavramlar teorisizliğin ifadesinden çok, uygulamanın, hayatın, eylemenin genişlettiği geçmişin bilgisi, anlayışlılığı ve tecrübesine gönderme yapıyorlar. Hikmet geleneği bu bakışla akraba.

Teori dışlanmıyor, tersine ezberden ve tüm zamanlar için anlamışlıktan konuşmayan katkı, çaba, emek öne çıkıyor. Sınırlı sonlu insanın, insanlar içinde, dünyada, bir tarihsellikte ve yerleşiklikte olgunlaşma, oluşma sergüzeştinde.

Bilgi geleceğe dayatılabilcek bir şey değil. Bilimler bir toplumun nerede olacağının, nasıl yaşatılacağının "yol haritası" değil. Bilgi, insanlığın ve insanın tecrübesi ışık tutsa da hep yeni sorunlar, sorun çözümleri ile karşı karşıyayız. Hayat ezber değil tevazu, uyanıklık, sorun çözmeye yatkınlık ve dayanışma istiyor.

Bilgi bir praksiste, sınanmada genişlettiğimiz ve tasnif ettiğimiz tecrübe.

Akıl yürütmeyle; mükemmel sistem kurarak "tanrısal düzen" adına konuşabilirlikle; geçmişin tecrübesi ile gelecek okumakla; doğa bilimlerinin aslında çok da sorunsuz olmayan geleceğe uygulanabilirliğini insan ve toplum bilimlerine aktarmakla doğru, hakikî ve olması gerekeni açığa çıkarabileceğimizi düşünmedikçe akılda, bilimsellikte, düşüncelilikte ne sorun olabilir ki?

Öngörüsüz, önyargısız olmamız ne mümkün ne de gerekli. Fikirlerimiz, çıkış noktalarımız, beklentilerimiz elbette olacak, ama hakikatle düzelteceğiz. Hakikatle düzeleceğiz.

Gazalînin felsefe eleştirisi Mevlânâ ve Şemsin tasavvuf eleştirisi ile tamamlandı. Buna bir itirazım yok.

Gazalî'nin batıda antinomilerin eleştirisinin önünü açtığı örtbas edilirken doğuda felsefesizliğin  temellendiricisi olarak gösterilmesi pek tutarlı değil.

Doğuda Gazaliyi izleyenler ne düşünce fukarası idiler, ne de antientellektüel. Gazaliyi bahane edenler içinse bir şey diyemem.

Mevlana ve Şemsin tasavvuf eleştirisi hem Gazalinin felsefe eleştirisinden besleniyor, hem de dönemlerinin önlerine yığdığı sorunlardan kaynaklanıyor.

Kavramlar, semboller ve şahıslar hululiliği eleştirmiş, bilgi geliştirmede arşimedci çıkış noktalarını imkânsız kılmış, olgunlaşmayı ve yol açmayı insanın faniliği ve sınırlılığı içindeki hakikatliliği ile kavramış bir duruştan anlamlanmaya başlıyor.

Bilgi öznesi (transendentalizme açılan anlamıyla) yok,  bu anlamda alışıldık bir felsefe de yok. Hiç bir kolaycılık yok. Cehalet korkusu ve umutsuz bir çaresizlik olmadığı gibi. Bilginin öznesi, klasik bilgi öznesi, hakikatin sahibi ya da metodolojik kurucu değil de hakikatle sınanan, akıl yürütmeyle varabileceği yer sınırlanan, tüm zamanlar için konuşması mümkün olmayan, yanılmazlıktan hareket edemeyen bir özne, çaba, hayatlılık.

Akan nehir içinde akan bir insanın düşüncesi de dünden yola çıkıp anına ve anından sonrasına akan bir hareketlilikte resmediliyor Mesnevide. Gazaliden çok farklı etkiler de söz konusu diyip geçelim şimdilik.

Şemsin Makaalattaki öbür dünyada dil zaman ve mekan üzerine düşünceleri Gazali zamanından Kanta gidebilecek bir felsefi gelenekle geçişliliklere de işaret ediyor.

Mesnevide akıl, felsefe, bilim eleştirilir. Ancak akılsızlık, hurafe, cehalet bilgisizlik savunulmaz.

İnsan hakikatin sahibi değildir. Cehalet ile Bilgiye açıklık aynı insanın bilgiye dönen yüzünün iki yanıdır.

Akıl kötü bir şey olduğundan değil, insan insan olduğundan, faniliğinden sınırlıdır.

Mesnevinin felsefi temelleri sağlamdır, meslekten felsefecilerin şaşkınlıkla ve hayranlıkla okuyabilceği bir hakikatlilik içerisindedir. Toplumsallaşma ile akıl bağlantısı; akan zamanda değişerek aynı kalışımız; yorum , anlam ve anlama üzerine söylenenler; doğa bilimlerinin mantığı ile insan bilimlerinin mantığı arasındaki farklılığın ifade bulmuşluğu; aşk kavramının öznelerarasılıktan gelebilecek sorulara açıklığı vb. harikuladedir. Retorik'i kavrayışı; sohbetin yapılanışı, karakteri üzerne düşünceleri; hakikat anlayışı taptazedir.

Evet, Mesnevi felsefe kitabı değildir. Ama meslekten bir felsefeciye felsefe kitaplarından daha fazlasını da söyler: Zamanında bilineni, kavrananı, kendilerinin kavradıklarını, bildiklerini, anladıklarını.

Karşılaştığınız ufuk rengahenk bir ufuk. Bugüne öğretebileceğini henüz öğretememiş bir ufuk.

Mesnevide felsefe de tartışıldığını (meslekten felsefeci olmayanlara) kanıtlamaya, Cebriyye üzerine argumanlar dahi yeterlidir.

Abdülbaki Gölpınarlının üzerinden "Mesnevide felsefe yapılmaz!" diyenlere de bizzat Abdülbaki Gölpınarlının Mevlana Celaleddin, Hayatı, Eserleri, Felsefesini hatırlatalım. Kitabın başlığındaki "felsefe"yi bir yana bırakırsak:

"Eflatun'un İde nazariyesini hatırlatan sözlerden örnekler:
Sonsuz hareketler, hünerler, sanatlar, hep düşüncelerde doğan sûretlerin gölgeleridir... ([Mesnevî] VI, s. 257-259, b. 2728 - 2731) "
Gölpınarlı, Mevlana, hayatı, Eserleri, Felsefesi. İnkılap, İstanbul 1999, s. 277.

"Her yurdun duvarını, tavanını ve sair suretlerini mimarın düşüncesinin gölgesi bil. Düşünce zamanında taş da meydanda değildir, tahta da, kerpiç de... (VI. s. 297, b 3740-3742)"
Gölpınarlı, İstanbul 1999, s. 277.

Kitap başlığındaki "felsefe", elbette, bir meslek olarak "felsefe"ye gönderme yapmamaktadır. "100 Soruda" dizisinde Abdülbaki Gölpınarlının felsefe üzerine söylediklerini Mesneviye nakletmek ise yanlıştır. Hakikatlilik değildir. Bunu bizzat Gölpınarlı yapsa idi eleştirirdik. Yapmamıştır, yapmaz, hakikat kaygısı vardır. 100 soruda dizisindeki yazdıklarından  yola çıkarak felsefenin gereksizliğini ilan etmenin  bir eleştiriyi anlayamamanın ötesinde vebali vardır.

Gazali, Nietzsche, Marx, Wittgenstein ve diğerleri felsefenin türlü türlü sonlarını ilan ettiler. "Felsefenin sonu"nu getirip zihni kurtarmak çoğu felsefecinin hayat tasarımı. Habermas da epistemolojiyi bilgi sosyolojisine taşıdı. Ne onların eleştirilerini yok saymaktayız, ne de eleştiriden geçerek çiçeklenen felsefeyi.

Aslolan ise hakikattir.